ÇOCUKLARDA AYRILIK ANKSİYETESİ
Yaşamının ilk yılında bebeğin psikososyal görevi güvenmeyi öğrenmektir. Bakım veren kişi ile bebek arasında doğan güven duygusu insanın ileri ki zamanlar da kuracağı kişiler arası ilişkilerini temelden etkilemektedir.
Bowlby’e göre bağlanma, bebeğin doğumundan itibaren yaşayabilmesi için tüm ihtiyaçlarının bir yetişkin tarafından karşılanması sonucunda oluşan bağdır. Bağlanmanın özellikleri, anne ve bebeğin erken dönemdeki ilişkisi tarafından belirlenir. İlk temel ilişki olan bağlanma ilişkisinin, sonraki yaşam dönemlerindeki davranışlar için belirleyici etmen olduğu kabul görmektedir. (Kara,2020).
Bebeklik ve erken çocukluk döneminde gelişimsel olarak görülen Ayrılık anksiyetesi bebeklik döneminde bakım verenden ayrılmakla karakterize olarak 7-12 ay arasında başlar 9-18 ay arasında pik yapar ve 2,5 yaşlarında sona erer. Ayrılık anksiyetesi erken ve sık görülen anksiyetelerden biridir ve ortalama başlangıç yaşı 7’dir. Ayrılık anksiyetesi çocukların yaklaşık %4’ünde görülür. (Üstün,2021).
Çocuk gelişiminin bir parçası olan ayrılık kaygısı ise bir çocuğun temel bağlanma figüründen ayrılmaya gösterdiği bir tepkidir. Çocuğun 18-24 aylarında nesne sürekliliğin gelişimiyle ayrılık kaygısı azalır.
Ayrılık anksiyetesi bebeklik ve erken çocukluk döneminde normal gelişimsel özellik olarak görülebilirken okul çağı çocuklarında ve ergenlerde gelişimsel döneme uygun olmayan, yüksek miktarda kaygı ile pek çok alanda işlevselliği etkileyebilmektedir.
DSM-5’e göre tanı alabilmesi için bu durumun çocuklarda en az 4 haftadır, yetişkinlerde ise en az 6 aydır devam ediyor olması gerekmektedir.
-Evden ya da bağlandığı başlıca kişilerden ayrılacak gibi olduğunda ya da ayrıldığında hep aşırı tasalanma.
– Bağlandığı başlıca kişileri yitireceği ya da bu kişilerin başına hastalık, yaralanma, yıkım, ölüm gibi kötü bir olay geleceğiyle ilgili olarak, sürekli bir biçimde, aşırı tasalanma.
– Ayrılma korkusundan ötürü okula, işe ya da başka bir yere gitmek için dışarı çıkmayı, evden uzaklaşmayı hiç istememe ya da buna karşı koyma.
– Evde ya da başka ortamlarda tek başına kalmaktan ya da bağlandığı başlıca kişilerle birlikte olmamaktan, sürekli bir biçimde, aşırı korku duyma ya da bu konuda isteksizlik gösterme.
– Evinin dışında ya da bağlandığı başlıca kişilerden biri yanında olmadan uyuma konusunda isteksizlik gösterme ya da buna karşı koyma.
– Yineleyici bir biçimde, ayrılma konusunu da içeren karabasanlar görme . (Kring vd.,2017).
Yukardaki maddelerden en az 3 maddenin olduğunu düşünüyorsanız çocukta ayrılık anksiyetesi olduğundan bahsedilebilir.
REFERANSLAR
Kring, A. M., Johnson, S. L., Davison, G., Neale, J. (2017). Anormal Psikolojisi/Psikopatoloji. İstanbul: Nobel Akademik Yayıncılık.
Üstün, S. (2021). SEPERASYON ANKSİYETESİ OLAN ÇOCUKLARIN VE ANNELERİNİN PLAZMA OKSİTOSİN DÜZEYLERİ VE TEDAVİ SONRASI ANKSİYETEDEKİ DEĞİŞİMLE İLİŞKİSİNİN İNCELENMESI. İstanbul Ünversitesi, Tıp Fakültesi, Çocuk Hastalıkları Anabilim Dalı. İstanbul.
Kara, İ. (2020). AYRILMA ANKSİYETESİ BOZUKLUĞU OLAN ÇOCUKLARIN ANNELERİNDEKİ AYRILMA ANKSİYETESİ BOZUKLUĞU YAYGINLIĞI. Koceli Ünversitesi, Tıp Fakültesi, Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı. Kocaeli.
Learn MoreASPERGER SENDROMU
Çocukluk döneminde başlayan ve sosyal etkileşimi zorlaştıran bir sorundur. Yaş büyüdükçe konuşma daha da gelişir. Ancak konuşmada monotonluk, tekdüzelik ve tekrarlar hâkimdir. İçerik ise sınırlı ve zaman zaman gereğinden fazla abartılıdır. Yaşından daha büyük bir kişi edasıyla konuşan çocuğun, konuşmasına genellikle duyguları eşlik etmez.
Tıpkı otizm gibi, asperger sendromu da nedeni tam olarak bilinmeyen ve bir ömür yaşamı etkileyen bir rahatsızlıktır. Otizm spektrum bozukluğunun bir alt tipi olarak gösterilir. Asperger sendromu otizimden dil ve bilişsel gelişimde gecikme veya gerileme olmaması ile ayrılır. Otizim ile temel belirtileri aynıdır. Toplumsal ilişkide bozukluk, sözlü ve sözsüz iletişimde bozukluk, hayal gücünde yetersizlik ortak özelliklerdir. Otizmde dil gelişimi çok geç, yetersiz veya hiçtir. Asperger sendromunda ise normaldir. Asperger sendromunda zeka gelişimi normal veya normal üstüdür. Otizmde ise zeka geriliği çok fazla görülür. (Kring vd., 2017).
Asperger sendromu belirtileri otizme göre çok geç fark edilebilir. Otizmde nesne manipülasyonu, görsel mekânsal işlevler, müzik ve benzeri alanlarda olağan olmayan yetiler vardır.
Asperger sendromunda ise daha çok dar alanda aşırı bilgi sahibi olma vardır. Bireyler normal zekaya sahiptir ama becerileri azdır. Asperger sendromu olan kişiler sıklıkla sosyal olarak yalnız görünürler ancak başkalarının varlığının farkındalardır. Genellikle yetişkinlerle daha fazla konuşma başlatabilmektedirler. Konuşmalar tek taraflı ve bilgiçlik taslar şekilde kendisinin favori konularıyla ilgilidir. Asperger sendromu olan kişiler “yalnızlar” olarak tanımlansada sıklıkla arkadaşlık yapmaya ve insanlarla tanışmaya büyük ilgi göstermektedirler. (Yorbik vd., 2000)
Asperger sendromu yaşam boyu sürse de uygun ve etkili tedaviler ile belirtileri büyük oranda azaltılır. Çocuğun diğer çocuklar ile sosyal etkileşimlerini artırma hedefinde yapılan özel eğitimler, çocukların kendilerine yetmesini sağlayarak toplumda etkin bir şekilde rol almasına yardımcı olur.
Rahatsızlığın tedavisinde en etkili yöntem, zayıf iletişim becerilerine, tekrarlayıcı davranışlara, obsesif belirtilere uygun terapilerin uygulanmasıdır. Bunun için hastaların;
- Diğer insanlarla etkileşim kurabilmeleri için, sosyal beceri eğitimi
- Stresle başa çıkmayı kolaylaştıran, tekrarlayıcı rutinleri azaltan bilişsel davranışçı terapi
- Anksiyete ve depresyon tedavisine yönelik ilaç kullanımı
- Sosyal iletişimi geliştiren müdahaleler ve konuşma terapileri uygulanması
- Evdeki davranışsal teknikler için ebeveynlerin eğitimlerle desteklenmesi sağlanmalıdır.
REFERANS
Kring, A. M., Johnson, S. L., Davison, G., Neale, J. (2017). Anormal Psikolojisi/Psikopatoloji. İstanbul: Nobel Akademik Yayıncılık.
Yorbik, Ö., Erman, H., Söhmen, T. 2000. Asperger Sendromu ve Yüksek Fonksiyonlu Otizmin Tanısal Ayrımı. Klinik Psikiyatri, 3, 102-110.
Learn MoreAntisosyal Kişilik Bozukluğu
Bireylerde kişilik bozukluğu yaşamlarının birçok alanında çevreleri ve diğer insanlara yönelik uyumsuz algılama, düşünme, hissetme ve bozuk davranışlar örüntüsü oluşturan insanlarla ilişkilerini etkileyen zihin sağlığı ile ilgili bir durumdur. Antisosyal kişilik bozukluğu, çocukluk ve ergenlik döneminde başlayan yetişkinlik dönemlerinde devam eden bir bozukluktur. Bu bozukluk ile görülen davranışlar şunlardır: -İnsanlar ve hayvanlara karşı saldırgan tutumlarda bulunma,
-Okuldan ve evden kaçma,
-Sık sık yalan söyleme başkalarının haklarını görmezden gelme,
-Kendi gereksinimleri için başkalarını kötüye kullanma,
-Normlara ve yasalara uygun davranışlarda bulunmakta zorluk çekme,
-Alkol veya uyuşturcu madde kullanımı,
-Tutuklanmalarına sebebiyet verecek hırsızlık ve yasadışı işler ile uğuraşma,
-Mülkiyette zarar verme ve suç işleme yatkınlığı gibi toplumsal değerler ve yasalarla çatışan
davranışlarda bulunmadır (Butcher vd., 2013).
Antisosyal kişilik bozukluğu olan bireyler göstermiş oldukları davranışlardan dolayı suçluluk duymazlar. Dışarıdan normal, zeki, sevimli ve cana yakın görünebilirler ama başkalarının güvenliğini fazla önemsemezler. Gelecek ya da geçmişi düşünmeden anı yaşamak ve o anki çıkarları doğrultusunda her şeyi yapabilmek onlar için tamamen normaldir. Antisosyal kişilik bozukluğu olan bireyler ben merkezcidir. Empati kurma ve bağlanma kapasitesi zayıf olan insanların acılarına, duygularına ve haklarına karşı hissizdir (Tunç, 2019). Ayrıca bu bireyle dürtülerini kontrol edemeyen, sorumsuz davranışlarda bulunan ve toplumsal ilişkilerini sürdüremeyen kişilerdir. Sosyoekonomik durumların düşük olduğu kesimlerde görünme oranı sosyoekonomik durumların yüksek olduğu kesimlerden daha fazladır. Toplumda erkeklerde görünme olasılığı kadınlarda görünme olasılığından daha yüksektir (Sardoğan, Kaygusuz, 2006). Şiddetli olumsuzluk, az sevgi ve şefkat gösterme yönünden tutarsız olan ebeveynler ile büyüyen çocuklarda antisosyal davranışlar öngörülür. Çocukluk çağlarında görülen bu duruma davranım bozukluğu denir ve bu bozukluk, kişiler 18 yaşına geldiğinde antisosyal kişilik bozukluğuna yatkın hale gelmelerine neden olur. Ayrıca kişinin bu tanıyı alması içinde 18 yaşında olması gerekir. Antisosyal kişilik bozukluğu olan kişiler nadiren yaşadıkları problemden kaynaklı yardım isterler. Tedavileri zordur ve zor olmasının sebebi davranışlarındaki tutarsızlıktan kaynaklanmasıdır. Bu şekilde çevrelerine sergiledikleri davranışların farkında olsalarda bundan rahatsızlık duymazlar ve bu durumda tedavi süreçlerini etkilemektedir (Kring vd., 2017).
Yazar:
Psikolog Musab Yiğit Yetkinağaç
Referanslar:
Butcher, J., Mineka S., Hooley, J. (2013). Anormal Psikoloji. İstanbul: Kaknüs Yayınevi.
Kring, A. M., Johnson, S. L., Davison, G., Neale, J. (2017). Anormal Psikolojisi/Psikopatoloji. İstanbul:
Nobel Akademik Yayıncılık.
Tunç, P. (2019). Antisosyal Kişilik Bozukluğu Dinamik Formülasyonu: Olgu Sunumu. Anadolu Psikiyatri
Dergisi, 20(2), 211-216.
Sardoğan M., Kaygusuz C. (2006). Antisosyal Kişilik Bozukluğu Tanısı Almış ve Almamış Olan Bireylerin
Duygusal Zeka Düzeyleri Açısından İncelenmesi. Ege Eğitim Dergisi, (7), 85-102.