‘Stockholm sendromu’: Psikiyatrik tanı mı yoksa şehir efsanesi mi?
1973 yılında İsveç’in Stockholm kentinde firari bir mahkum dört banka çalışanını rehin aldı. 131 saat boyunca rehineler, hüküm giymiş bir suçluyla bir banka kasasını paylaştı. Olaydan sonra ehineler, yaşadıkları sıkıntılara rağmen, rehin alan kişilere karşı herhangi kötü bir duygu beslemediklerini ve ayrıca polisten kendilerini rehin alanlardan daha çok korktuklarını bildirdiler. Bu fenomen daha sonrasında psikologlar tarafından ‘Stockholm Sendromu’ adını aldı.
Stockholm Sendromu, kaçırılan bir kurbanın kendisini kaçıran kişiye karşı geliştirdiği olumlu bağı tanımlamak için kullanılan bir terimdir. Tanı herhangi bir uluslararası sınıflandırma sisteminde açıklanmamasına rağmen, medya kaynakları tarafından kullanılan bir terimdir.
Bu tarz vakalar incelendiği zaman, aslında çoğu rehine, kendisini rehin alan kişiyle özdeşleşmez ve onlara karşı sempati duymaz. Ayrıca, polisi düşman olarak görmez. Bunun yerine, kendisini rehin alan kişi/kişilere bir ‘sorun’, polisin de ‘çözümü’ temsil ettiğinin farkındadırlar. Serbest bırakılan rehinelerle yapılan görüşmeler, özellikle uzun vadeli olaylarda rehinelerin çoğunun Stockholm sendromuna dair hiçbir kanıt göstermediğini ortaya çıkarmıştır.
Psikiyatrik tanı mı yoksa şehir efsanesi mi?
‘Stockholm sendromu’ etiketi, açıklanamayan davranışları açıklama ihtiyacını ortadan kaldırmaya yardımcı olabilir. Spesifik tedavi gerektirebilecek veya kurbanlarının ruh sağlığı üzerinde uzun vadeli etkileri olabilecek belirli bir psikiyatrik sendromu tanımladığına dair çok az kanıt vardır.
Stockholm sendromu için doğrulanmış tanı kriterleri tanımlanmamıştır. Bu fenomen herhangi bir uluslararası psikiyatri sınıflandırma sistemine dahil edilmemiştir. ICD-10’da, istisnai stresli yaşam olaylarının tetiklediği geçici bozuklukları içeren ‘akut stres reaksiyonu’ kategorisi, muhtemelen en alakalı olanıdır. Mevcut literatür sınırlı araştırma değerine sahiptir ve bu durum ‘Stockholm Sendromunu’ bir psikiyatrik tanı olarak desteklenme olasılığını düşürür. Ek olarak, ‘’Stockholm sendromu, tanınan bir ‘Medical Subject Headings’ (MeSH) değildir.’’ ( Namnyak et al., 2007, s.1)
Stockholm Sendromu hakkında bu kadar çok yanlış kanı ve yanlış inancı sürdüren nedir?
‘Stockholm Sendromu’, düşünüldüğü kadar yaygın değildir ve ‘istisna’ olarak düşünülebilir. İstisnalar her zaman daha ilginç bulunmuştur ve ek tartışmalara yol açmıştır. İstisnalar daha çok ilgi çektiği için, medya aracılığı ile daha yaygın bir şekilde görülmüşlerdir. ‘Stockholm sendromu’ kurgu ve filmlerde tasvir edilmesine ve haber medyası tarafından sıklıkla atıfta bulunulmasına rağmen, aslında nadiren meydana gelir.
Referanslar
Fuselier G. D., (July 1999). Placing the Stockholm syndrome in perspective, FBI law enforcement
bulletin, Vol. 68, no. 7, str. 22-25
Namnyak, M., Tufton, N., Szekely, R., Toal, M., Worboys, S., & Sampson, E. L. (2007). ‘Stockholm
syndrome’: psychiatric diagnosis or urban myth? Acta Psychiatrica Scandinavica, 0(0),
071120024945001-??? https://doi.org/10.1111/j.1600-0447.2007.01112.x
Related Posts
Sınırda Kişilik Bozukluğu ve Yakın Partner Şiddeti İlişkisi
Yakın partner şiddeti (IPV), ‘’yakın bir ilişki içerisinde kişinin başka bir...
WERNİCKE KORSAKOFF SENDROMU
Islak beyin olarak da adlandırılan Wernicke Korsakoff sendromu, 19. Yüzyılda...
Özerklik Ve Sosyal İlişki
Kişilik gelişimini açıklayan psikolojik kuramlar, geleneksel olarak...